Her birey ve kurum var olduğu süre boyunca belli başlı riskleri üzerinde taşır. Risklerle ilgili yapılabilecek dört temel şey vardır; ilki riskleri belirlemek, ikincisi riskleri asgari seviyeye çekmek, üçüncüsü riski üzerinde tutmak ve dördüncüsü ise riski devretmektir.
Ülkemizde sigortalılık oranının düşük olması nedeniyle maalesef üçüncü aksiyona, riski üzerimizde tutmaya daha sık rastlamaktayız. İşin kötüsü, riski üzerinde tutanların bu risklerin farkında olmamasıdır. Örneğin çoğunluğumuz “Karayolları Motorlu Araçlar İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası”nın sigortalının üzerinden hangi riski aldığından haberi bulunmamaktadır. Bunun nedeni ise böyle bir riskin hayatımızda olduğunun bilinmemesi veya yol açacağı zararın boyutlarının tahmin edilemeyişi nedeniyle önemsenmemesidir. Uygulamada genellikle kasko sigortasına eklenen bu teminat, trafik sigortasının limitinin yetmediği ya da hiç teminat vermediği zararları karşılamaktadır. Bazı ölümlü kazalarda varislere ödenecek tazminat trafik sigortası limitinin birkaç katına ulaştığından, bu gibi durumlarda kazaya sebebiyet veren araç malikinin milyonlarla ifade edilen tazminatları ödemek durumunda kaldığından veya hukuki takibe alındığından çoğunluğumuzun bilgisi yoktur. Oysa son derece düşük bir primle çok önemli tutarların riskini üzerimizden atabiliriz.
İşte bu nedenle öncelikle taşıdığımız riskleri düzgün belirlemeli ve bunları önem derecesine göre sıralamalıyız. Bunu yaparken de sigortacınızdan veya bu konuda tecrübeli bir kişiden destek almakta yarar var. Bu ilk adımı sigortalanmak niyetinde olalım veya olmayalım, hepimiz atmalıyız. Bizlere hiçbir maliyeti yoktur, bu yolla risk konusundaki farkındalığımız artacaktır.
İkinci adım taşımakta olduğumuz risklerin seviyesini çekebildiğimiz kadar aşağıya çekmektir. İkinci adımı da sigortalanmak niyetinde olalım veya olmayalım, hepimiz atmalıyız. Bu yolla eğer riski üzerimizde tutacaksak, bu riskin gerçekleşip bize zarar verme olasılığı azaltmış olacağız; yok sigorta alacak olursak da riskin aşağıya çekilmesi nedeniyle daha az prim ödemiş olacağız.
Üçüncü adım ise riski üzerimizde tutmaya karar vermektir. Eğer ilk iki adımı atmışsak, bu risk bilinçli bir şekilde üzerimizde demektir. Bunun nedeni ya ortaya çıkacak zarar katlanabileceğimiz bir tutar olduğu içindir; ya da gerçekleşme olasılığı son derece düşüktür. Ancak unutmamak gerekir ki gerçekleşme olasılığı azaldıkça prim de ucuzlayacaktır. Bu nedenle bu gibi durumlarda da sigortadan kaçınmanın gereği kalmamaktadır.
Eğer sigortalanma kararımızı vermişsek, önem sırasını takip ederek risklerimizi sigortacımıza devretmeliyiz. Risk seviyesini mümkün mertebe aşağı çekmeliyiz ki daha düşük prim ödeyebilelim. Hatta bazı durumlarda risk seviyesi çok yüksek ise, sigortacı bu tür riskleri sigortalamamaktadır.
Sonuç olarak her birey ve kurum risklerini doğru bir şekilde tespit etmeli; farkında olmadan taşıdığı herhangi bir risk kalmamalıdır. Sonrasında bu risklerin seviyelerini alabilecekleri önlemlerle asgari seviyeye çekmeli ve de tavsiyemiz, bu riskleri sigortalatmasıdır. Böylece hayatımız boyunca elde ettiklerimizi hayatımızın arda kalan kısmı için kurumsal bir güvenceye kavuşturmuş oluruz.